Yükseklerde Uçmak Ne Demek? Güç, İdeoloji ve Vatandaşlık Üzerinden Bir Siyaset Bilimi Okuması
Giriş: Gökyüzüne Bakan Bir Siyaset Bilimci
Bir siyaset bilimci için “yükseklerde uçmak” yalnızca bir deyim değil, aynı zamanda iktidarın diliyle kurulmuş bir hiyerarşinin metaforudur. Gökyüzü, insanlık tarihi boyunca hep gücün, erişilmezliğin, tanrısallığın simgesi olmuştur. Modern siyasal düzen de bu göksel hiyerarşiyi yeniden üretir: Yükseklerde uçanlar “karar vericiler”, “iktidar sahipleri”, “elitler”dir. Aşağıda kalanlarsa, yeryüzünün gerçekliğine mahkûm vatandaşlardır.
“Yükseklerde uçmak” ifadesi, bireyin kendisini diğerlerinden üstün görmesi, hayallerini somut gerçekliğin üzerine yerleştirmesi ya da gücün cazibesine kapılması anlamına gelir. Fakat siyaset bilimi açısından asıl mesele şudur: Bu uçuş bireysel mi, yoksa ideolojik bir yönlendirme mi?
Yükseklerde Uçmak: Bir Deyimden Fazlası
Dilbilim açısından “yükseklerde uçmak” bir deyimdir; çünkü gerçek anlamının ötesine geçerek bir durumu mecaz yoluyla ifade eder. Ancak toplumsal analiz düzeyinde bu deyim, sınıf farklarının ve iktidar ilişkilerinin sembolik karşılığıdır.
İktidar, kendisini hep “yüksekte” konumlandırır. Binalar, saraylar, kürsüler, makam odaları hep yukarıdadır. Bu mekânsal üstünlük, meşruiyetin görsel bir inşasıdır. “Yükseklerde uçmak” böylece bir bireysel tutum değil, iktidarın estetik biçimidir.
Ama bu durumda provokatif bir soru sormak gerekir: Gerçekten yüksekte olanlar mı yönetiyor, yoksa biz onlara “yüksekte” olduklarını mı zannediyoruz?
İktidarın Yüksekleri: Kurumlar ve İdeolojinin Uçuş Alanı
Modern devletin kurumları, “yüksekte” konumlanma stratejisini sistematik biçimde sürdürür. Parlamento binalarının mimarisi, liderlerin söylemleri, hatta medyanın dilinde kullanılan metaforlar bile bu yükseklik ideolojisini besler.
Yükseklerde uçmak burada sadece bir konum değil, bir düşünme biçimi haline gelir. Gücü elinde tutanlar, halktan uzaklaştıkça “yükseklerde” olmanın sarhoşluğunu yaşar. Vatandaş ise, bu yükseklikle arasındaki mesafeyi “saygı” ya da “hayranlık” olarak içselleştirir.
Ama bu yükseklik aynı zamanda kırılgandır. Çünkü iktidarın oksijeni meşruiyettir; yükseklerde uçanlar, tabanın desteğini kaybettikçe düşmeye başlarlar. Bu nedenle her iktidar, düşüş korkusuyla kendi gökyüzünü ideolojik olarak yeniden inşa eder.
Erkeklerin Stratejik Uçuşu, Kadınların Katılımcı Kanatları
Erkek merkezli siyaset anlayışı genellikle “yükseklerde uçmayı” bir stratejik üstünlük göstergesi olarak görür. Güçlü görünmek, risk almak, rakiplerini aşağıda bırakmak… Bu bakış açısı, güç odaklı bir uçuş biçimidir. Ancak bu uçuş genellikle yalnızlığa ve kopuşa yol açar; gökyüzü geniştir ama soğuktur.
Kadınların siyasal katılım biçimleri ise bu yükseklik hiyerarşisini sorgular. Kadınlar “yükseklerde uçmak” yerine, birlikte yükselmenin yollarını arar. Toplumsal etkileşim, yatay ilişkiler ve dayanışma ağları, demokratik bir uçuş pratiği oluşturur. Bu açıdan kadınlar, siyasal gökyüzüne yeni bir anlam kazandırır: Gücü paylaşmak, yükseklikle değil, katılımla ölçmek.
Vatandaşlık ve Yükseklik Arasındaki Gerilim
Vatandaşlık kavramı, “yükseklerde uçan” elitlerle “aşağıda yaşayan” halk arasındaki ilişkinin temelini belirler. Demokratik sistemlerde bu iki katman arasında görünürde bir eşitlik vardır; ancak gerçekte, karar alma süreçlerine kimlerin katıldığı, kimin sesi duyulduğu, kimin “uçuş izni” aldığı her zaman sınırlıdır.
Vatandaşın yükseğe bakışı, bir hayranlık mı, bir öfke mi, yoksa bir sorgulama mı içerir? Yükseklerde uçanların gölgesi, yeryüzündeki yaşamı ne kadar karartıyor?
Bu sorular, modern demokrasilerin görünmez çelişkilerini açığa çıkarır. Çünkü iktidarın yükseklik miti sürdükçe, vatandaşlık çoğu zaman “yer çekimiyle sınırlı bir özgürlük” olarak kalır.
Düşmekten Korkmayan Bir Siyaset Mümkün mü?
Gerçek siyasal cesaret, yükseklerde uçmakta değil, düşmekten korkmamaktadır. Yüksekliği amaç değil, araç haline getirebilen toplumlar, iktidarı kutsallaştırmaz; denetler. İdeolojinin gökyüzünü delip geçebilen eleştirel yurttaş, demokrasinin asıl pilotudur.
Belki de asıl uçuş, gökyüzünde değil, eşitlik ufkunda gerçekleşir.
Sonuç: Gökyüzü Kimin?
“Yükseklerde uçmak” deyimi, yüzeyde bireysel bir özlemi, derinlerde ise iktidarın görsel düzenini temsil eder. Erkeklerin stratejik yükselişi ile kadınların katılımcı uçuşu arasındaki fark, bize sadece cinsiyet politikalarını değil, siyasal tahayyülün sınırlarını da gösterir.
Gerçek demokrasi, herkesin aynı yükseklikte uçabildiği bir gökyüzü kurmaktır. Belki de artık sormanın zamanı gelmiştir: Gökyüzü gerçekten sınırsız mı, yoksa sınırlarını iktidar mı çiziyor?
Etiketler: #siyasetbilimi #iktidar #demokrasi #vatandaşlık #toplumsalcinsiyet
Türk Ceza Kanunu’nun 46. maddesinde yer alan akıl sağlığı yerinde olmayanların cezai ehliyetlerinin bulunmadığını belirten bir tanım. 46lık mecaz anlamıyla deli demek. Bugün mecazen değil, kelime anlamıyla 46lık oldum. Kırk altı diye okumak işime geliyor. 11 Tem 2022 46lık olmak diye bir deyim var. Türk Ceza Kanunu’nun 46 … – Instagram Instagram … Instagram … Türk Ceza Kanunu’nun 46.
Şeyma!
Önerileriniz yazının anlatımını geliştirdi.
Deyim. Bulunduğu durumdan daha üstün bir yere ulaşma arzusu, amacı . Deyim: İki veya daha fazla sözcükten meydana gelen,gerçek anlamı dışında bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözlere denir .
Elçin!
Yorumlarınız yazıya yeni bir boyut kazandırdı.